Depresyon

Çoğu kişi zaman zaman endişeli ve depresif hisseder. Bir yakınını kaybetmek, boşanma, işten kovulmak ve diğer zor durumlar kişinin, üzgün, yalnız, korkmuş, sinirli ya da endişeli hissetmesine yol açabilir. Bu duygular hayatın getirdiği stres faktörlerine normal tepkilerdir.

Fakat bazı insanlar bu duyguları belirgin neden olmaksızın günlük ya da neredeyse her gün yaşarlar.  Bu insanlarda bir anksiyete bozukluğu, depresyon ya da her iki durum birlikte olabilir.

Anksiyete bozukluğu olan birisinin aynı zamanda depresyondan yakınması ya da tersi durumlar nadir değildir. Depresyon tanısı konulan kişilerin yaklaşık yarısında anksiyete bozukluğu tanısı konulur. Bu bozuklukların ayrı ayrı veya birlikte iken tedavi edilebilir olması olumludur.

Depresyon

Depresyon kişinin genel olarak, hayatta, üzgün, umutsuz, isteksiz, ilgisiz ya da cesareti kırılmış hissettiği bir durumdur. Ancak bu durumun iki haftadan daha uzun sürmesi, aileye ilgi ve bakımın azalması, arkadaşlarla vakit geçirme, işe ya da okula gitme gibi günlük aktivitelere engel olması büyük olasılıkla bir majör depresif atak durumu olabilir.

Majör depresyon; bir kişinin düşünme,  hissetme şekli, davranışı ve fonksiyonlarını etkileyen tedavi edilebilir bir hastalıktır. Zaman içinde insanların %3-5’i majör depresyondan muzdariptirler. Yaşam boyu risk ise yaklaşık yüzde 17dir.

Depresyon Tipleri:

Temel olarak 3 tip depresif hastalık vardır:

-majör depresyon,

-distimi

-bipolar bozukluk; herhangi bir anksiyete bozukluğu ile birlikte görülebilir.

Majör depresyonda iki haftalık sürede bu semptomların en az 5’i görülür. Böyle bir atakta; konuşma, çalışma, yeme ve uyku uyuyabilme bozulur. Majör depresif ataklar hayat boyunca sadece bir veya iki kez ortaya çıkabilir veya sık sık tekrarlayan şekilde olabilir. Ayrıca sevdiği bir kişiyi kaybetme, sevgiliden ayrılma, bir hastalık veya diğer yaşam olaylarında kendiliğinden ortaya çıkabilir.

Majör depresyonu olan bazı insanlar hayatı yaşamaya değer bulmayabilir ve bazıları hayatlarını sonlandırma eğiliminde olabilirler.

İnatçı (Persistan depresif bozukluk (önceki adılya distimi) bir depresyon tipi olup genellikle en az iki yıl devam eder. Genellikle majör depresyondan daha az ciddi olmasına rağmen majör depresyonun aynı semptomlarını içerir: Düşük enerji seviyesi, iştah azlığı, yeme bozukluğu, uykusuzluk veya çok uyuma. Stres, asabiyet, yaptığı aktivitelerden zevk alamama şeklinde kendini gösterebilir.

Bu hastalıkta insanların her zaman bardağın yarısını boş gördükleri düşünülebilir.

Bipolar bozukluk, manik-depresif olarak da anılmıştır. Duygu-durum değişiklikleri döngüsü ile karakterize olan bu hastalıkta şiddetli veya orta derecede maniden (ve hipomani) ciddi çökkünlüğe (depresyon) geçiş görülür.

Mani fazı sırasında kişide, anormal veya aşırı sevinç, asabiyet, uyuma ihtiyacının azalması, konuşmanın artması, farklı düşünceler içinde olma, seksüel istek artışı, belirgin enerji artışı, zayıf yargı, uygunsuz davranış görülebilir.

Depresif faz sırasında, kişi majör depresyonun aynı semptomlardan yakınabilir. Duygudurum değişiklikleri manikten depresife dereceli olarak geçebilir bazen ise keskin geçiş gösterir.

Depresyon ve Anksiyete Bozuklukları  Aynı değildir.

Depresyon ve anksiyete bozuklukları farklıdır, ama depresyonlu insanlarda genellikle anksiyete bozukluğu benzeri belirtilerle (sinirlilik, uyku problemleri, asabiyet, konsantrasyon problemleri) karşılaşabilirsiniz. Fakat her bozukluğun kendi nedenleri ve kendi duygusal ve davranışsal belirtiler vardır.

Depresyon gelişen birçok kişinin hayatında erken evrede anksiyete bozukluğu öyküsü vardır. Hangisinin diğerini nasıl etkilediği bilinmemektedir ancak birçok kişinin her iki hastalıktan muzdarip olduğu açıktır.

Kaynaklar:

1. Barbee, J. G. (1998). Mixed symptoms and syndromes of anxiety and depression: Diagnostic, prognostic, and etiologic issues. Annals of Clinical Psychiatry, 10:15–29.

2. Regier, D. A., Rae, D. S., Narrow, W. E., Kaelber, C. T., & Schatzberg, A. F. (1998). Prevalence of anxiety disorders and their comorbidity with mood and addictive disorders.British Journal of Psychiatry. Supplement, 34: 24–28